Hicri takvim ve dini günlerin hesaplanması

Hicri Senenin başlangıcı 16 Temmuz 622 Cuma günüdür. Ay uzunluğu 29,530589 gündür. Küsuratlı olamayacağı için bazı aylar 29, bazı aylar ise 30 çekmektedir. Yıl uzunluğu ise, 354,36706 gündür. Yine aynı sebeble bazı yıllar 354, bazı yıllar da 355 çekmektedir. Bir Miladi senenin yıl uzunluğu ise 365,242216 gündür. Hicri senenin Miladiye veya Miladi senenin Hicriye çevrilmesi bu ölçülerle olur. Ancak şu var ki, 5 Ekim 1582 tarihinde 10 günlük bir düzeltme yapılmış ve 4 Ekim 1582  Perşembenin  ertesi günü 15 Ekim sayılmıştır. Bunun da sebebi, o tarihe kadar Julian takvimi kullanılıyordu. O tarihten itibaren bugün kullanılan Gregoryen takvimine geçilmiş ve aradaki 10 günlük fark böyle düzeltilmiştir.

Takvim ile ilgili meselelerde Hicri tarihi miladiye çevirme usûlü sakıncalı olmaktadır. Sebebi de bugün, hicri kameri ayların birinci günü diye, aybaşlarındaki hilalin (yeni ayın) rü’yetinin (görülebilirliğinin) gün ve saati hesaplanmaktadır. Halbuki dinimizde, rü’yet (görmek) esas alınmaktadır. Buradaki hesaplar periyodik usûle göre yapıldığı için, rü’yete göre 1-2 gün farklı olabilmektedir. Ama yine de, yaklaşık olarak bir fikir verir. Bu açıklamalarımız dikkate alındığında, rü’yet (görmek) ile hesâb edilerek bulunan gün arasında 1-2 gün fark olabilir.

Bizim dinimizde hicri kameri her ay başının, bilhassa Ramazan-ı şerifin 1.ci gününün bulunmasında rü’yet, yani yeni ayın hilalini görmek esas alınmıştır. Yani ictima’dan (ay ile güneşin, yerküresinin aynı tarafında olarak, üçünün bir doğrultuda bulunmasından) sonraki hilalin güneş batarken, 45 dakîka içinde batı tarafında ufuk hattı üzerinde görülmesiyle hicri kameri ay başlar. Ramazan-ı şerifin başlamasını hesab ile, takvim ile önceden anlamak caiz olmaz. İbni Âbidîn, birinci cild, ikiyüzseksendokuzuncu sahîfede, kıble ta’yînini bildirirken, diyor ki: (Ramazân-ı şerîfin birinci gününü anlamakla takvîmlere güvenilmemelidir, buyurdular. Çünkü oruç, gökte yeni ayın hilalini görmekle farz olur. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” (Hilâli görünce oruca başlayınız!) buyurdu. Hâlbuki hilâlin doğması, görmekle değil, hesâbladır ve hesâb sahîh olup, hilâl, hesâbın bildirdiği gecede doğar. Fekat, o gece görülmeyip, bir gece sonra görülebilir ve oruca, hilâlin doğduğu gece değil, görüldüğü gece başlamak lâzımdır. Çünki, islâmiyyet böyle emr buyurmuştur). Semâda, Ramazân-ı şerîf hilâlini aramak, bir ibadettir. Görülüyor ki, Ramazân-ı şerîf başlangıcını önceden haber vermek, islâmiyyeti bilmemek alâmetidir. (Merâkıl-felâh)daki hadîs-i şerîfde, (Ayı görünce oruc tutunuz! Tekrâr görünce, orucu bırakınız!) buyuruldu.

Takıyyuddîn Muhammed ibni Dakîk diyor ki, (İctimâ’ı neyyireyn)den 1-2 gün geçmeden, hilâl hiç görülemez. Ramezân olmak için Şa’bânın yirmidokuzuncu günü, gurûb vaktinde hilâli, ya’nî gökde yeni ayı aramak ve ayı görmek, eğer görülmezse, Şa’bân ayı otuz gün temâm olmak lâzımdır. Şa’bânın otuzuncu günü öğle nemâzı zemânına kadar oruc tutup, o gün Ramezân olduğu i’lân edilmezse, orucu bozmak lâzım olur. Bozmayıp oruca devâm etmek tahrîmen mekrûhdur. Ramezâna, hilâli görmeden başlayıp, yirmidokuzuncu gecesi bayram hilâli görülürse, Şa’bân rüyet ile başlamış ise, bayramdan sonra birgün kazâ edilir. Rüyet ile başlamamış ise, iki gün kazâ tutulacağı (Hindiyye) ve (Kâdîhân)da yazılıdır.

Ramezâna ve bayrama takvîm ile, hesâb ile başlamak câiz olmadığı (Fetâvâ-ı Hindiyye)de de yazılıdır.

Kurban bayramının birinci günü de, Zilhicce ayının hilâlini görmekle anlaşılır. Zilhicce ayının dokuzuncu Arefe günü, hesâbla, takvîmle anlaşılan gün veyâ bundan bir gün sonra olur. Bundan bir gün önce Arafâta çıkanların hacları sahîh olmuyor. Hiçbiri hâcı olamıyor.

Ramezânın ve bayramın, semâda hilâli görmekle değil de, takvîme göre başlatıldığı yerlerde, oruca ve bayrama hakîkî zemânlarından bir gün önce veyâ bir gün sonra başlanılmış olabilir. Oruc tutulan birinci ve sonuncu günleri hakîkî Ramezâna rastlamış olsalar bile, Ramezân olup olmadıkları şübheli olur. İbni Âbidîn “rahmetullahi aleyh”, Ramezân bahsinde diyor ki, (Ramezân olup olmadığı şübheli olan günlerde, Ramezân orucu tutmak, tahrîmen mekrûhdur. Müslimân memleketinde olup da, ibâdetleri bilmemek özr olmaz). Bunun için, Ramezânın takvîmlere veyâ mezhebsiz memleketlere uyarak başlatıldığı yerlerde, bayramdan sonra, iki gün kazâ orucu tutmak lâzımdır.

Özetle şu söylenebilir…
Hicri aylar, ay hilalinin görülmesine göre, yani Rü’yet-i hilale göre, bulunur.  Hicri hesap ise periyodik usuldür. Rüyet hesabı değildir. Önceden de ayların 29…30… ve yılların 354…355…çekmesi usulüne göre bir hesap yapılabilmektedir. Bu periyodik bir hesaptır. O gün, o ay başlayabilir de başlayamayabilir de. Bir gün evvel veya sonra olabilir. Zira rü’yetde ay-güneş açıklığı, ayın ufukdan yüksekliği, ilk görüldüğü yer vs. gibi karışık bir formül vardır. Ancak bu formülle uzun yıllar için hesap yapılması zordur. Ayın gözlem parametrelerinin bilinmesi lazımdır. Türkiye’de Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesinin Rü’yet usulüne göre yaptığı hesaplar uygulanmaktadır. Rü’yet (Görmek) ile hesâb edilerek bulunan gün arasında  1-2 gün fark olabilir.

Bir Yanıt

  1. merhaba,, pek bilinmeyen bir konuya değindiğiniz için teşekkür ederiz. ancak ışık tuttuğunuz konuya ters paralellikte bir oyun çeşidinide sayfanıza eklemekten geri durmamışınız. uygun kaçmıyorda ondan söyliyeyim dedim.

    iyi günler

Yorum bırakın