Çocuk ve oruç

cocukveoruc.jpg

Ramazan ayı geldiğinde evde sahura kal kıldığını, oruç tutulduğunu, yoksullara ve zor durumda olanlara yardım edildiğini, iftar için hazırlıklar yapıldığını gören çocuklar bu atmosferden etkilenir ve çoğunlukla büyükleriyle beraber oruç tutmak isterler. Peki, anne babalar onları oruç ibadetine nasıl alıştırmalıdır?

Yetişkinler öncelikle çocuklara oruç ibadetinin Allah’ın çok sevdiği bir kulluk görevi olduğunu, mükâfatının Allah tarafından verileceğini, bu ibadetin’ geçmişte diğer peygamberlere de emredildiğini, oruç tutmakla irademizin güçleneceğini, aç ve susuz- kalarak fakir insanların durumlarını da ha iyi anlayabileceğimizi anlatmalıdır. Ayrıca iftar, sahur, imsak gibi oruçla ilgili kavramları, oruçluyken dikkat edilmesi gerekenleri ve orucu bozan durumları da anlatmalıdırlar.

Ancak sadece yetişkinler için orucu bozan, çocukları ilgilendirmeyen konulardan bahsedilmemelidir.

Ergenlik çağına gelen çocuklar oruç tutmaya alıştırılmış olmalı ve yetişkinler gibi oruçlarını tutmalıdırlar. Henüz ergenlik çağına gelmemiş çocuklar ise sadece Allah rızası için yapılan bir ibadet olduğu konusun da bilinçlendirilerek oruç tutmaya alıştırılmalıdırlar. Başladıkları oruca devam etmeye güçleri yetmediğinde oruçlarını bozdurmalı ve sonraki günlerde daha uzun tutabilmeleri için destek olunmalıdır.

Aşırı şefkat göstererek daha küçüktür diye çocukların oruç tutmalarına ise engel olunmamalıdır. Beden gelişimlerine, sağlıklarına ve zihin faaliyetlerine uygun düşen zamanlarda Ramazan orucuna katılarak bu ibadeti denemelerine ve kendilerini ona alıştırmalarına izin verilmeli ve destek olunmalıdır. […]

İnfak; Sorumluluk mu, duyarlılık mı?

İnfak; “Allah ‘in hoşnutluğunu elde etme amacıyla kişinin kendi servetinden harcama yapması, muhtaçlara ayni ve nakdi yardımda bulunması” demektir. Bu bakımdan infak, zekâtı ve gönüllü olarak yapılan her çeşit hayrı içermektedir.

Şüphesiz insanın sahip olduğu servetin gerçek sahibi Allah’tır. O’nun emanet olarak verdiği bu servetten başkalarına vermek gerekir (Nur süresi 33).

Kur’an’da müttaki mü’minlerin özellikleri sayılırken bunlar arasında infakta zikredilmiştir (Bakara süresi 2-3). Öyle ki, takva ehli mümin sadece varlıklı olduğu anda değil yokluk içinde de olsa Allah için infak edecek bir şeyler bulur. “Onlar (takva sahipleri), bollukta ve darlıkta Allah yolunda infak ederler…” ( Al-i İmran süresi 134) ayeti ifadelerimize tercüman olmaktadır.

Allah’ın lütfettiği nimetleri, her türlü şart altında toplumda bu nimetlere muhtaç insanlarla paylaşabilmek, gerçekten sadece takva ehli müminlerin özelliğidir.

Kur’an-ı Kerim’de, “Ey İman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki Allah her bakımdan zengindir, övülmeye layıktır.” (Bakara süresi 267) ayeti, hem infakta takip edilecek metodu, hem de infak sorumluluğuna işaret etmektedir.

Müslüman, malvarlığından belirli bir kısmını muhtaç kimselere aktarmakla yükümlüdür. Bu itibarla ömrünü mal biriktirmeye adayan, kendinden başka hiçbir kimseyi düşünmeyen insanların hayatlarını Allah’ın istediği doğrultuda geçirdikleri söylenemez. […]

Ramazan ayı ve oruç ile ilgili hadisler

Amr İbnu’l-Âs (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah şöyle buyurdu:
“Bizim orucumuz ile Ehl-i kitabın orucu arasındaki en önemli fark sahur yemeğidir.”

(Müslim Siyam 45; Ebû Dâvûd, Savm 15)

İbni Abbas (r.a.) şöyle dedi:
“Sahur yapınız, zira sahurda bolluk-bereket vardır.”

( Buhârî, Savm 20; Müslim Siyam 45)

İbni Abbas (r.a.) şöyle dedi:
“Rasûlullah insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu anlar da Ramazanda Cebrâil’in, kendisi ile buluştuğu zamanlardı. Cebrâil (a.s.), Ramazanın her gecesinde Hz. Peygamber ile buluşur, (karşılıklı) Kur’an okurlardı. Bundan dolayı Rasûlullah Cebrâil ile buluştuğunda, esmek için engel tanımayan bereketli rüzgardan daha cömert davranırdı.”

( Buhârî, Savm 7; Müslim Fezail 48, 50 )

Ebu Hüreyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah şöyle buyurdu:
“Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da bağlanır.”

( Buhârî, Savm 5; Müslim Siyam 1,2,4,5)

Ebu Hüreyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah şöyle buyurdu:
“Kim faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”

( Buhârî, îman 28, Savm 6; Müslim, Siyam 203)

Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah şöyle buyurdu:
“Allah rızası için bir gün oruç tutan kimseyi Allah Teâlâ, bu bir günlük oruç sebebiyle cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar.”

( Buhârî, Cihad 36; Müslim, Siyam 167-168)

Sehl İbnu Sa’d (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Nebî şöyle buyurdu:
“Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir. ‘Oruçlular nerede?’ diye çağrılır. Onlar da kalkıp girerler ve o kapıdan onlardan başkası asla giremez. Oruçlular girince o kapı kapanır ve bir daha oradan kimse girmez.”

( Buhârî, Savm 4; Müslim, Siyam 166)
İbni Ömer (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah şöyle buyurdu:
“İslam dini beş esas üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in (s.a.v.) Allah’ın rasûlu olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, hacca gitmek ve Ramazan orucunu tutmak.”
Ebu Hüreyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah şöyle buyurdu:
“Aziz ve celil olan Allah ‘İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim’ buyurmuştur. Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum’ desin. Muhammed’in (s.a.v.) canı kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir. Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır.”

( Buhârî, Savm 9; Müslim, Siyam 163)